Blog

CLASSIC LIST


Hedefe yönelik ilaçlar, kanser hücreleri dahil hızla büyüyen tüm hücrelere saldıran kemoterapi ilaçlarından farklı çalışır. Hedefe yönelik ilaçlar, sadece kanser hücrelerine saldırır, kemoterapiye göre daha az yan etkilere sahiptirler.

Kemoterapi ve radyoterapi gibi kanser tedavileri sağlıklı hücre ile kanser hücresini birbirinden ayırmadan sağlıklı hücreleri de etkiler. Kemoterapinin bu özelliğinden dolayı işlem sağlıklı hücreler de zarar görür. Sağlıklı hücrelerde tedaviye bağlı oluşan hasar komplikasyonlara ve yan etkilere neden olur.

Hedefe yönelik tedaviler; yalnızca kanser hücrelerini yok etmek, sağlıklı hücrelerin zarar görmesini azaltmak ve hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyen yan etkileri en aza indirmek için tasarlanmıştır.

Doğrudan kanserli hücreye etki eden antikorlar ve akıllı moleküller ile tedavide kemoterapinin yarattığı yan etkiler azalır, hiç oluşmayabilir.

Meme kanseri olan yaklaşık 5 kadından birinde kanser hücreleri, yüzeylerinde HER-2 olarak bilinen, kanseri büyümeye teşvik edici reseptör bir proteine sahiptir (HER2; human epidermal growth factor receptor 2). HER2-pozitif meme kanserleri, daha agresif büyür ve yayılma eğilimindedir.

Bu grup hastalarda, kemoterapi ve hormonal tedaviler tek başlarına yetersiz kalabilirler. Bu reseptörleri susturmaya yönelik geliştirilen “Herceptin, Tykerb, Perjeta” gibi akıllı ilaçlar birlikte verildiğinde, kemoterapi ve hormonal tedavinin etkisini artırmaktadır.

Bu tedaviler, tümöre özel ilaç amacını sağlaması yanında kanser tedavisinin en büyük sıkıntısı olan yan etkileri de minimum düzeye indirebilecektir. Çok da uzun olmayan bir süre içerisinde akıllı ilaçların tümöre/kişiye özel tedavi yöntemlerinin meme kanserinin tedavisindeki etkinliği ve kullanım alanının daha da genişlemesi beklenmektedir.



Cerrahi operasyonları ve kemoterapileri tamamlamış hastalara, eğer tümörleri östrojen ve/veya progesterona duyarlı ise (tümörleri hormon reseptörü taşıyorsa) yapısal olarak bu hormonlara benzer ancak baskılayıcı özellikte hormon ilaçları (hormonoterapi) verilir.

Meme kanserinin kadınların hormonal dengesi ile yakından ilişkili olduğu düşünülür. Östrojene uzun süre maruz kalmak (erken adet görmeye başlamak ve geç menapoza girmek) ve hiç doğum yapmamak veya ilk doğumun 35 yaşından sonra yapılması meme kanseri gelişiminde risk faktörleridir. Vücuttaki östrojen ve progesteron hormonlarının ana kaynağı yumurtalıklardır.

Bu ilişkilerden yola çıkılarak yapılan çalışmalar sonucunda anti-östrojen etki gösteren bazı ajanların meme kanserinden koruyucu özelliği olabileceği saptanmıştır. Kanser hücrelerinde östrojen veya progesteron hormonları için reseptörler (algılayıcılar) bulunan kadınların, bu reseptörlere bağlanarak hormonların etkilerini bloke eden ajanlardan fayda görecekleri gösterilmiştir.

Hormonoterapi Ajanları Nelerdir?

Bu amaçla günümüzde en yaygın olarak kullanılan anti-östrojen ajan tamoksifendir. Son yıllarda tamoksifen dışında etki mekanizmaları farklı ancak etkinliği benzer başka ajanlar da geliştirilmiştir (Aromataz inhibitörleri gibi).

Korunma Amacıyla Hormonoterapi

Tamoksifen meme kanseri gelişimi bakımından yüksek riskli hastalarda korunma amacıyla da kullanılabilir. Bu amaçla kullanım süresi 5 yıldır ve sadece kullanıldığı süre içerisinde riski ortalama %40-50 oranında azaltırlar.

Yan Etkileri Neler?

Tamoksifen erken dönemde menopoza benzer semptomların ortaya çıkmasına nede olabilir. Uzun süre kullanımda ise rahim kanseri ile ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle menopoz öncesi dönemdeki kadınlarda kullanım süresi 5 yılla sınırlandırılır.

Menopoz sonrası verilen aromataz inhibitörlerinin ise kemik erimesine yol açma, eklem ağrısı yapma gibi bazı yan etkileri mevcut. Bu nedenle hastalara ilaç verilmeden önce ve verildikten sonra yaptırılan kemik yoğunluğu ölçümlerine göre gerekirse kalsiyum takviyesi yapılılır ve fizik tedavi uzmanlarınca bazı ek ilaçlar verilebilir.



Tümör hücrelerinin büyümesini durdurmak veya yok etmek amacıyla yapılan ilaç tedavisine kemoterapi adı verilir.

Kemoterapi tedavisi, tek başına bir veya birkaç ilacın birden (kombinasyon) hastaya verilmesi ile gerçekleşir. Kemoterapi tedavi protokollerinin uygulanmasıyla tekrar ve ölüm oranlarında yüzde 30’a varan azalma elde edilmektedir.

Niçin Yapılır?

Cerrahi ve radyoterapi meme kanserinin lokal tedavisini sağlarken, kemoterapi ve hormonoterapi sistemik tedaviyi amaçlamaktadır.

Kemoterapi birçok hastada cerrahi tedaviyi destekleyen (adjuvan) bir yaklaşımdır ancak bazı durumlarda (örneğin yaygın hastalıkta – meme kanserinin en sık yayılım gösterdiği bölgeler kemik, karaciğer, akciğer ve beyindir) primer tedavi rolü üstlenir. Meme kanserinin kemoterapisi halen dünya üzerinde en fazla üzerinde araştırma yapılan konulardan biridir. Meme kanserinin cerrahi tedavisinden (mastektomi-memenin alınması veya kitlenin çıkartılması-lumpektomi) sonra yapılan adjuvan kemoterapi meme kanserinin yeniden oluşma riskini azaltmakta ve hayatta kalım süresini artırmaktadır.

Ne zaman Başlanır?

Kemoterapiye sıklıkla operasyondan sonraki 2.-3. haftada başlanır. Yara iyileşmesinde problem olması kemoterapiyi geciktirebilir, bu tercih edilen bir durum değildir.

Ne Kadar Sürer?

Tercih edilen kemoterapi şemasına göre 4, 6 veya 8 kür olabilir. Genellikle iki tedavi dönemi arasında 3 hafta beklenir. Kemoterapi kemik iliğini baskılayabileceği ve vücudun savunma sistemini olumsuz etkileyebileceği için her tedavi öncesinde bazı kan testleri yapılır.

Yan Etkileri Var Mıdır?

Meme kanserinde uygulanan kemoterapinin yararları, bu tedavinin getireceği risklerden veya yan etkilerinden daha fazladır. Uygulanan ilaçlara, dozlarına ve kemoterapi şemalarına göre yan etkileri değişebilir. Hemen tüm yan etkiler, geçicidir.



Radyoterapi (Işın tedavisi) X-ışınları kullanılarak yapılan bir tedavi şeklidir ve aynı cerrahi gibi tümörün lokal kontrolunu sağlamak amacıyla uygulanır. Radyoterapi her dört kanser hastasının üçünde uygulanır.  Radyoterapi, cerrahi öncesi veya sonrasında, tek başına küratif (iyileştirici) tedavi olarak ya da kemoterapi/sistemik tedavi ile birlikte kullanılmaktadır.

Kimlere Yapılır?

Meme koruyucu cerrahi tercih edildiyse mutlaka kalan meme dokusuna radyoterapi yapılmasına gerek vardır. Meme koruyucu cerrahiden sonra radyoterapi yapılmasının tümörün tekrar etmesini anlamlı oranda azalttığı gösterilmiştir.

Eğer mastektomi (memenin tümünün alınması) yapıldıysa, radyoterapi yapılması bazı kurallara bağlıdır (Örneğin tümörün göğüs duvarına veya meme cildine yapışık olması, koltuk altında 4’den fazla pozitif lenf nodu olması, vb.)

Ne Zaman Uygulanır?

Radyoterapi meme cerrahisini takiben 6 ay içerisinde yapılmalıdır. Daha fazla gecikme olması işlemin başarı şansını düşürür.

Bu sırada kemoterapi yapılıyorsa ya bitmesi beklenir ya da kemoterapiye ara verilerek radyoterapi yapılır ve daha sonra kemoterapi devam eder.

Nasıl Etki Eder?

Radyasyon tedavisi; tedavi edilen bölgedeki hücrelerin genetik materyaline zarar verir. Böylece hücrelerin büyüyüp, çoğalmasını önler. Bazı hücreler radyasyon sonrasında doğrudan etkilendiğinden hemen ölür. Diğer hücreler ise kromozom ve DNA’larında hasar oluşması sonucu çoğalma yeteneğini yitirirler. Radyasyon tedavisi hem kanser hücrelerinde hem de normal hücrelerde hasar oluşturur. Normal dokuların çoğu tedavi sonrasında iyileşir.

Yan etkileri nelerdir?

Koltuk altı lenf bezleri temizlenmiş olan hastalarda, bu bölgeye radyoterapi yapılması gerekirse kolda şişme (lenf ödem) riski artar.

Hamile kadınların, anne karnındaki bebeğe zarar verme riski nedeniyle radyoterapi almaları önerilmemektedir.

Kısmi radyoterapi

Günümüzde çok iyi seçilmesi gereken kısıtlı bir hasta grubunda, tüm meme yerine sadece tümör çevresine radyoterapi uygulanabilmektedir. Bu uygulama ameliyat sonrasında, veya ameliyat sırasında (intraoperatif radyoterapi) yapılabilir.



Memenin implantla rekonstrüksiyonu için iki farklı tip protez kullanılır:

  • Geçici bir süreliğine yerleştirilen doku genişleticiler
  • Kalıcı sabit hacimli meme implantları

Doku genişleticiler kalıcı protezin yerleştirilmesinden önce meme derisine elastikiyet kazandırmak amacıyla kullanılırlar. İçerisindeki hazneye giderek artan miktarlarda tuzlu su enjekte edilerek geçici olarak şişirilirler. Zamanı geldiğinde çıkartılarak yerine kalıcı implant yerleştirilir veya bazı özel tip doku genişleticileri kalıcı implant gibi yerinde bırakmak mümkündür.

Sabit hacimli kalıcı implantlar, genellikle silikon bazlı ürünlerdir. Genellikle içi jel dolu, pürtüklü yüzeye sahip silikon protezler kullanılır.

Rekonstrüksiyon amacıyla sadece sentetik implant kullanımı sırtında veya karnında ameliyat yapılmasını istemeyen hastalar tarafından tercih edilir.

Göğüs duvarına radyoterapi almış veya operasyon sonrası radyoterapi yapılma olasılığı yüksek olanlarda sentetik implantlar ile rekonstrüksiyon iyi bir seçenek değildir.

Gerek doku genişletici gerekse de kalıcı implant ile yapılan rekonstrüksiyon işlemlerinde protez göğüs ön duvarı kaslarının altına yerleştirilir.

Kimler Silikon Meme Protezi İçin Uygundur?

  • Hastanın meme rekonstrüksiyonu için uygun kendi vücut dokusu mümkün değilse,
  • Meme dokusu alanı kötü skarlı veya enfekte değilse,
  • Profilaktik (koruyucu) mastektomi yapılmışsa,
  • Çift taraflı meme rekonstrüksiyonu yapılıyorsa,
  • Hasta simetriyi sağlamak için diğer meme cerrahisine izin vermişse,
  • Meme veya göğüs duvarına radyoterapi almamış ise; silikon meme proteziyle meme rekonstrüksiyonu için ideal bir adaydır.

Tek Seansta Meme İmplanti İle Rekonstüksiyon

Kanser içeren meme meme derisi ve mümkünse meme başı korunarak çıkarılır. Aynı seansta pektoral kas altına meme protezi yerleştirilir. Bu yöntem genellikle erken evre kanseri olan ve sağlıklı olan memesi küçük olanlarda tercih edilir. Bazen meme kanseri geni taşıyan kişiler de kanser gelişmeden memelerini aldırarak bu işlemi tercih edebilirler.

İki Seansta Meme İmplanti ile Rekonstrüksiyon

Meme dokusu derisi ile birlikte alınan vakalarda kalan deri implantı yerleştirmek için yeterli yer sağlamayabilir. Bu durumda bölgeye yarı jel yarı boş bir protez konur. Bu protez 2 ile 3 ay içinde serum fizyolojikle yavaş yavaş şişirilir. Bu bölgedeki derinin yeteri kadar bolluk sağladığına kanaat getirildiğinde geçici protez çıkarılır. Yerine kalıcı jel implant konulur. Bazen geçici implant varken radyoterapi gibi ek tedaviler için zaman kazanılmış olur.



Hastanın sadece kendi dokusuyla yapılan meme onarımı cerrahisi otolog rekonstrüksiyon olarak isimlendirilir. Meme onarımı yapılırken kullanılacak hastanın kendi dokusu ağırlıklı olarak karın, sırt, iç bacak ve popo bölgelerinden alınır.

Otolog rekonstrüksiyonda en çok kullanılanlar, karın bölgesinden yapılan TRAM flep ve DİEP flep, sırt bölgesinden yapılan latissimus dorsi flep, uyluktan yapılan TUG flep, kalçadan yapılan gluteal flepler, bel yan bölgeden yapılan Ruben flep yöntemleridir.

Memenin Otolog Rekonstrüksiyonun Tipleri

  1. Karın dokusundan yapılan
  2. Kalça bölgesinden yapılan
  3. Sırt dokusundan yapılan
  4. İç bacak bölgesinden yapılan

Karın Dokusuyla Meme Rekonstrüksiyonu

Meme oluşturabilecek yeterli dokusu olanlarda orijinal kan damarları korunarak yapılan fleb ameliyatlarıdır.

Karın dokusu az olan hastalarda beraberinde meme implantı da uygulanabilir. Mikrocerrahi gerektirir.

Kalça Bölgesinden Yapılan Meme Rekonstrüksiyonu

Karın dokusunda iz istemeyen ya da dokusu yeterli olmayan kadınlarda kalça kasının bir kısmı üzerindeki yağ ve deri dokusu meme rekonstruksiyonu için kullanılır. Mikrocerrahi gerektirir.

Sırt Dokusuyla Yapılan Meme Rekonstrüksiyonu

Meme implantı ile birlikte kullanıldığında güzel sonuç verir. Mikrocerrahi gerekmez. Dolaşımı oldukça iyidir.



Koltuk altı lenf bezlerinin çıkarılmasının (aksiller lenf nodu disseksiyonu) 3 amacı vardır:

  • Hastalığın doğru olarak evrelendirilmesi
  • Yandaş tedavilere yön vermek
  • Lenf bezi tutulumu olan hastalarda lokal tümör kontrolünü sağlamak

Aksiller lenf bezi tutulumu olup olmaması, meme kanserinin nasıl seyredeceği, (hastanın yaşamını ne oranda tehdit ettiği) konusunda en önemli parametredir.

Meme ile ilgili olan lenf bezlerinin çıkartılması yukarıda sayılan amaçları karşılarken, ender görülen kolda şişlik gibi yan etkilerin oluşma riski vardır. Bu risklerin engellenmesi için hastanın el ve kolunun yaralanmalardan korunması gibi bazı önlemler alınır.

Son yıllarda yapılan çalışmalar göstermiştir ki koltuk altının doğru örneklenebilmesi için 8-10 adet lenf bezinin çıkartılması gerekmektedir.

İstatistikler tüm meme kanserlerinin yaklaşık olarak %60’ında ve erken evre meme kanserlerinin ise ortalama %75’inde tanı anında aksilla lenf bezlerinde tutulma yoktur.

Aksiller Lenf Nodu Diseksiyonu- Koltukaltı Lenf Bezlerinin Çıkartılması Operasyonu Sonrası Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

  • Koltuk altı disseksiyonu yapılan hastalarda, kolun travmalardan ve enfeksiyondan korunması çok önemlidir. Lenf akımı etkilenmiş olabileceği için kolda şişme (lenfödem) gelişebilir.
  • Lenfödem riski koltuk altı lenf bezlerinin ne kadar geniş çıkartıldığı ile yakından ilişkilidir. Sentinel lenf nodu örneklemesinden sonra bu oran oldukça düşüktür.
  • Kolda ve omuzda geçici, ender olarak da kalıcı hareket kısıtlılığı olabilir. Drenler çekildikten sonra kol egzersizlerine başlanır. Özellikle omuz ekleminin hareketlerini artırıcı bazı egzersizlere başlanmasında yarar vardır.
  • Drenler çekildikten sonra koltuk altında ve meme derisi altında lenf sıvısı toplanabilir (seroma). Hastayı rahatsız edecek boyutlara ulaşmadığı sürece müdahale edilmesine gerek yoktur. Aksi takdirde enjektör ile çekilerek boşaltılabilir.


Meme dokusu içerisindeki lenf akımının yönü büyük oranda koltuk altı lenf bezlerine doğrudur. Bu nedenle yayılım özelliği kazanan kanser hücreleri genellikle ilk önce koltuk altı lenf bezlerine giderler. Meme kanseri hastalarında koltuk altı lenf bezlerinin durumunu bilmek tanı, tedavi ve takipte önemlidir.

Koltuk altı lenf bezlerinin çıkartılması işlemi yayılma özelliği kazanmış (invazif) tümörler için geçerlidir. In-situ (süt kanallarının içinde sınırlı kalmış) kanserler teorik olarak lenf bezlerine gitmedikleri için koltuk altının temizlenmesine gerek yoktur.

Teknik: Mavi boya (isosulfan mavisi veya metilen mavisi) tek başına veya radyoaktif bir madde ile birlikte tümörün olduğu bölgeye veya meme başının altına enjekte edilir. Boya 5-7 dk. içerisinde koltuk altındaki ilk (sentinel) lenf bezine ulaşır. Sentinel lenf bezlerinin sayısı birden fazla olabilir; ortalama 2’dir. Bu lenf bezleri çıkarılarak tümör hücreleri içerip içermedikleri araştırılır. Tümör hücresi görülmezse işlem sonlandırılır; koltuk altındaki diğer lenf bezlerinin çıkartılmasına gerek yoktur.



Risk azaltıcı cerrahi uygulamaları ile amaç; kanser gelişme riski yüksek olan hastalarda, henüz kanser gelişmeden meme dokusunu alarak meme kanseri riskini azaltmaktır.

Günümüzde, genetik tanı yöntemlerinin çok gelişmesi, meme kanserinin ailesel geçişlerinin tam olarak anlaşılması, meme kanserine yol açan genetik kromozom bozukluklarının açığa çıkartılması hastaların meme kanseri olma olasılığının büyük oranda hesaplanabilmesine imkan vermektedir.

Risk azaltıcı mastektomi bu ihtiyaçtan dolayı geliştirilmiştir. Risk azaltıcı mastektomi uygulamaya aday olan kadınların öncelikle mümkün olan tüm kromozom bozukluklarını içeren detaylı genetik testlerden geçirilmesi gerekmektedir. Daha sonra Risk azaltıcı mastektomi adayı ile tüm olası sonuçlar konuşulmalı, kişinin kafasındaki tüm soru işaretleri açıklığa kavuşturulmalıdır.

Risk azaltıcı mastektomi, iki taraflı subkutan mastektomi sonrası implant ile rekonstrüksiyon yapılarak kişiye hem meme kanserinden kurtulmayı hem de ikincil bir kazanç olarak daha estetik memelerle hayata devam etmeyi sağlayabilir.



Modern meme cerrahisinde temel amaç meme kaybına yol açmadan meme kanserini tedavi etmektir. Günümüzde evre I-II meme kanserinin standart tedavisi olarak kabul edilir.

Meme Koruyucu Cerrahiler

  • Klasik Meme Koruyucu
  • Makromastide ve Meme Küçültmesi

Klasik Meme Koruyucu Cerrahi

Erken tanı yöntemleri, kadınların meme kanseri hakkındaki farkındalığının artması, hastalığın erken evrelerde yakalanması, meme koruyucu cerrahinin uygulanmasına imkan vermektedir.

Bütün kanserlerin cerrahi tedavisinde olduğu gibi meme kanserlerinde de temel amaç tümörlü dokunun temizlenmesi ve hastanın hayatının kurtarılmasıdır.

Memenin ameliyatla alınması (mastektomi) çoğu kadında ciddi psikolojik yıpranmaya neden olur. Meme kaybı sonrası kadınlarda, sıklıkla depresyon ve başka duygulanım bozuklukları, cinsel istek kaybı, beden algılamasında bozulma, dişilik özelliklerini kaybetme korkusu, hastalığın tekrarlamasına ilişkin endişeler, uygun giysi bulmada güçlük ve sütyen şeklinde dışarıdan uygulanan meme protezlerinin yarattığı sıkıntılar gibi bir dizi psiko-sosyal sorunlar gözlenmektedir.

Hastanın ve tümörün uygunluğu durumunda meme kaybına karşı önerilen ameliyat şekli, memenin bir bölümünün korunarak (meme koruyucu cerrahi) kanserli dokunun çıkarılmasıdır.

Bu durumda eğer tümör memeye göre orantı olarak büyükse meme koruyucu cerrahi kozmetik olarak hastanın istediği sonucu vermeyebilir. Ayrıca unutulmaması gereken bir diğer konu da meme koruyucu cerrahiden sonra hastanın mutlaka ışın alma gerekliliğidir.

Makromasti ve Meme Küçültmesi Yapılarak Tümörün Alınması

Büyük memeli kadınlarda gelişen meme kanserlerinde aynı anda hem meme kanserini almak ve her iki memeyi de ideal ölçülere küçültmek mümkündür.

Hastalar bu yöntemle kanserin cerrahi tedavisi yanında büyük meme nedeniyle yaşadıkları sorunlardan (meme ağrısı, sırt ağrısı, omuz ağrısı, hareket kısıtlılığı, meme altında geçmeyen pişikler, omurga eğriliği, radyoterapide zorluk v.b.) kurtulurlar.

Büyük Meme (Makromasti) yakın zamana kadar estetik bir bakış açısı ile ele alınan bir konuydu. Oysa meme cerrahisinin gelişimi konuların detaylanması, büyük memenin salt estetik bir sorun olmaktan öte, fonksiyonel bir hastalık olduğunu ortaya koydu.

Meme polikliniklerinde büyük meme hastalığı yakınmaları iyi değerlendirilmeli, olgular ciddiye alımalı, temel sorun çözülmediği için fizik tedavi ve nöroloji kliniklerine yönlendirme veya sonu gelmez analjeziklerden yarar beklenmemelidir.


Çalışma Saatleri

Pazartesi Kapalı
Salı Kapalı
Çarşamba 10.00 - 16.00
Perşembe 10.00 - 16.00
Cuma Kapalı
Cumartesi 10.00 - 16.00
Pazar KAPALI

İletişim

📞 0850 333 0388 - 0501 017 26 24

📍ROUTE İstanbul, Ataköy 7-8-9-10 Kısım Mah. E-5 Yan Yol Cd. 6/1 B Blok Kat 2 D:21; Bakırköy, Istanbul, Turkey 34158

Prof. Dr. Müjgan Çalışkan Web Sayfası. Tüm hakları saklıdır.